Tek Tük Şiirler

Mavi Kuş

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm, kal,
diyorum ona, kimsenin
seni görmesine izin veremem.

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama viski döküyorum üstüne
sigara dumanına
boğuyorum,
fahişeler, barmenler ve
bakkal çırakları hiçbir zaman
bilmiyorlar onun orada
olduğunu.

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm,
yat lan aşağı, diyorum ona,
ocağıma incir dikmek mi
niyetin? Avrupa’daki kitap
satışlarını sabote etmek mi?

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama zekiyim, sadece
geceleri izin veriyorum çıkmasına,
herkes yattıktan sonra.
orada olduğunu biliyorum, derim
ona, kederlenme
artık.

sonra yerine koyarım yine
ama hafifçe öter
tamamen ölmesine de izin
vermiyorum
ve birlikte uyuyoruz
gizli antlaşmamızla
ve insanı ağlatacak kadar
güzel, ama ben
ağlamam, ya
siz?

Charles Bukowski

_________________________________________________________________________________________

Kitlelerin Dehası

Sansürlemekte hızlı davrananlardan sakının
Bilmedikleri şeylerden korkarlarSürekli kalabalıkları arayanlardan sakının;
Tek başlarına bir hiçtirler

Ortalama erkekten
Ortalama kadından
Sakının
Sevgilerinden sakının

Sevgileri vasattır,
Vasatı aranır dururlar
Ama nefretleri dahiyanedir
Nefretleri seni beni
Herkesi öldürebilecek kadar dahiyanedir.

Yalnızlığı istemezler
Yalnızlığı anlamazlar
Kendilerinden farklı her şeyi
Yok etmeye çalışırlar

Sanat yaratamadıklarından
Sanatı anlayamazlar
Yaratma başarısızlıklarını
Dünyanın beceriksizliğine yorarlar

Kendileri tam sevemedikleri için
Senin sevginin eksik olduğuna inanır
Ve senden nefret ederler

Ve nefretleri
Parlak bir elmas
Bir bıçak
Bir dağ
Bir kaplan
Bir baldıran otu gibi
Mükemmeldir

En Usta Oldukları
Sanattır nefret!

Charles Bukowski

________________________________________________________________________________________________

Yavaş Yavaş Ölürler

Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına
çıkmamış olanlar

Pablo Neruda

_____________________________________________________________

Hişt

hişşşttt!!!
ses etmeyin!
usulca kalkın, pıtırtısız kıpırdayın yerinizden
yaşarken kedi patisi halıya basıyormuş gibi yaşayın
bir akvaryum balığının sükunu yayılsın suskunluğunuzdan
gök gümbürdemeleri, volkan homurtuları
buldozer çığlıkları filan falan
bir manasız heves gibi kalsın kursağınızda
şunun şurasında siz,
siz zaten kimsiniz?
kenar süsü bile olmayan bir defter yazısı gibisiniz
bağcıksız bir ayakkabı gibi yoksul
kırık bir baston gibi beden engellisiniz
sizi kim takar ???
kim takar sizi be ?!?
kim kız verir düşüncenize, işinize, kim?
haddinizi bileceksiniz nitekim
hayır… hayır, hayır, hayır !
hayır, gökkuşaları da sizin için değil
içinden bir tek rengi bile seçip, sevemezsiniz…
aslında içinizden bile geçiremezsiniz diyebilirim
ama,
siz de olsanız
hadi gene
ne de olsa insansınız….

mektuplarınız yok ki sizin
gideceği adresler olsun
yemiş yüklü dallara olmayan kollarınızı nasıl uzatacaksınız?
çiğnenmekten vaktiniz kalmadığından zaten
kalkıp bir kıra,
bir buluta ayak basamayacaksınız
trenleri doldursanız da boş kalacak vagonlar
sinema koltuklarında kıçlarınız varsa
gişe yapmadı sayılacak filmler
siz öldüğünüzde mesela
fiilin öznesi trafik canavarı olacak
evsiz kaldığınızda ise fiilin adı mesela
gecekondu yıkımı konacak

hişt!
siz,
evet evet siz!!!!
yağmurda bile ıslanamayan
güneş altında bile gölgesiz gezmeye
mahkum edilmişlersiniz
yani siz,
gölge etmeden,
hepiniz efendice,
sitemsizce,
sedasız,
bağrıntısız,
kahkahasız,
patırtısız
ve hürriyetsiz…
siz yaşayıp bilahare ölmekle mükellefsiniz…
yani siz,
yani siz,
hepiniz…
hepinizi toplasam HİÇBİRŞEYSİNİZ!!!

Savaş Ay

_____________________________________________________________

Uzak Yakınlık

Soruyordun
ilkyaz işte
Uyanıp bir bahçeyi dinliyoruz
Tenhalık böyle

Dallar mı kırılmış, sarmaşıklar mı toz içinde
Beklesem hemen gelecek olduğun
Tam öyle olduğun
Oysa hep yanımdasın, seninle her şey yanımda
Kırık dökük de olsa yanımda
Mesela çok sevdiğin bir deniz bile yanımda
O deniz ki aramızda hiç kımıldamadan
Erkeğini iyi tanıyan bir kadın gibi yorgun.

Yarısı yenmiş bir elmaydık bana sorarsan
İkimizdik, iki kişi değildik
Bakıyorsak birlikte bakıyorduk gözlerimin içine
Birlikte gözlerinin içine bakıyorduk senin
Yanlıştı, doğruydu, hiç bilmiyorum
Sanki bir bakıma ayrılık böyle.

Karşılıklı otursak da ne zaman
Masa örtüsünü ikiye bölen ellerimizdi
Bir tırnak yeşilinden gerisin geriye
Ayak bileklerimizden gerisin geriye
Bütün bunlar gereksiz, bilmiyorum sanma
Gereksiz ama yalnızlık böyle.

Bir hüzün kaç kişinin hüznü olurdu
Çıkarsak toplamak yerine
Her hüzün başka türlü olurdu
Ne yaparsan yap saati kurma
Öyle dağıldık  ki hepimiz
Her günün geçmesi bir gerçek oluyor
Seninle  her uzaklık gibi böyle…

Edip Cansever

__________________________________________________


“Tek Tük Şiirler” için 4 yanıt

  1. Edip Cansever’i de eklemelisin 🙂

    Bir hüzün kaç kişinin hüznü olurdu
    Çıkarsak toplamak yerine
    Her hüzün başka türlü olurdu
    Ne yaparsan yap saati kurma
    Öyle dağıldık ki hepimiz
    Her günün geçmesi bir gerçek oluyor
    Seninle her uzaklık gibi böyle

  2. Güzel Irmak

    Küçüğüm, bu senin sesin, güzel ırmak
    Önce rüzgârın öptüğü, sonra benim öptüğüm
    Bu bitmemiş şiirler senin ayakbileklerin
    Soluğun, kokun, karnın, gölgeli gözlerin
    Bu böyle çözülü göğsün, enine boyuna dudakların
    Sabahlara kadar ki büyük gözlerin böyle
    Bu dal gibiliğin, saçların, kırmızı ağzın
    Bu üstünde onca seviştiğimiz yatak sonra
    Sonra bu benim anı artığı eski yüzüm
    Tüylerin, tay boynun, küçücük çocuk ellerin
    Böyle yukarıdan aşağı gidiyorum seni
    Karışıyor, korkunç, ellerimiz ayaklarımız

    İlhan Berk

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir