Mavi Tomurcuğun Hikayesi 2

Bir Günlüğüne Solmak…

Kocaman bir günü, dört duvarlı o beton kafeslerden birinde, yani evimde, kendi isteğimle piç ettim.Hayata bir şey katmadım, sevmedim, sevilmedim… En az bir ölü kadar gereksizdim bugün…

Kendimi Mavi Tomurcuk gibi hissetmedim.Çünkü tomurcuğun su ve hava ihtiyacını karşıladıgında, bir renk cümbüşü, bir solukluk bir koku verir mutlaka.Peki ya ben? Kendine bile güzellik sunamamış, gülememiş koca bir et yıgını, hakediyor muyum Sevgiyi? Hak ediyor muyum yemeyi içmeyi? Yaşamak bu mu? Yoksa ölmek mi?

(İmam soracak ) – Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
– Bilmezdik ! (diyeceksiniz siz)

Pencerelerimi, kapımı, çatımı, çatık kaşlarımı söküp atmalıyım.Ölümlerden ölüm değil, yaşamlardan yaşam beğenmeliyim.Ben insanım…

Yine de her şeye ragmen, hatta kendime ragmen, yarın sabah düştüğüm yerden kaldıracağım kendimi…

Affet beni Güneş…
Affet beni Deniz…
Affet beni Gökyüzü…

Bir daha olmayacak…
Sizi Seviyorum…

Feyyaz ALAÇAM



“Mavi Tomurcuğun Hikayesi 2” için 2 yanıt

  1. ?Koyun gibisin kardeşim,
    gocuklu celep kaldırınca sopasını
    sürüye katılıverirsin hemen
    ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
    Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
    hani şu derya içre olup
    deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.?

    Evet feyyaz, şimdilerde seni yanına çağıran şair, demiş bize diyeceğini çok önceden ; ne acayip değil mi, birer koyun olan bizler, deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf bizler, seni tuhaf buluyoruz. Koyun gibiyiz, sürüden ayrılamıyoruz ; ayrılanı da kurt kapsın istiyoruz. Birileri içimize saldığı ölüm korkusu ile yünümüzü kırpıp, sütümüzü sağarken, ölümün koynunda yaşıyoruz. Yaşamak dediysem lafın gelişi, sen buna yaşamak demezsin biliyorum. Ölüm aslında sadece biyolojik bir olgu değil insan için, işin aslı, biz böyle yaşarken, her gün yeniden ölüyoruz?

    Ne diyor şair : ? Ölüm geliyor aklıma birden ölüm, bir ağacın gövdesine sarılıyorum.? Ne yapacaktı yani , adam şair, elbette bir ağacın gövdesine sarılacak , üç kulhü bir Elham okuyacak hali yok. Her canlı ölümü tadacaksa eğer, neden yaşamı da tatmasın ki. Momento mori, carpe diem , seninkisi de bu değil mi kardeşim , tuhaf bir yaşama uğraşı, derin ya da uçarı, fakat her daim mavilikle.

    Bizler senin gibilere yoldan çıkmış deriz ; oysa sen değil misin ki her daim ya yolda, yahut yolun özleminde olan. Öyle ise ne takarsın be kardeşim, var git, yolun açık olsun ve sakın ihmal etme, sen şarkılarını söyle ; varsın hepimizin sonu sessizlik olsun?

    Viva feyyaz , viva la vida?

  2. Çok az yorumu okurken böylesine içten bir baglılık hissediyorum.

    Şİmdi teşekkür etsem, havada kalır o kıravatlar falan…
    Bir vakit epey yoruldum Metin dost.

    Ama gördün sen de… Mavi’dir giydigim.

    Sıkıntısız, egolarını bir bir aldırmış güzel dost, hoşgeldin soframa 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir