Yaşasın Yaşam Zonguldak-Düzce-Sakarya-İzmit

Karadeniz neredeyse bitmek üzere… Tur sorunsuz gittiği için seviniyorum, Karadeniz’den ayrılacağım için üzülüyorum…

Zonguldak

Zonguldak girişindeki petrole çadırımı atıyorum 🙂 Sabah yan taraftaki lokantada harika bi mercimek çorbası içiyorum…

Saltukova… kuşlar falan var.Çok güzel…

Bu tabela dönüm noktası gibi bişey olsu benim için.Zaten Kırım Kongo kenelerinden korkuyordum birde bu çıktı şimdi, Hayvanlarda Kuduz hastalıgı varmış 🙂 hadi olsun bakalım…

Filyos Antik Kenti’den bi kare… Bu tarihi eserden cok denizde gördüğüm fakat fotografını cekemedigim yunuslar etkiliyor beni 🙂

Bir santral…

Şİmdi size bu küçük kızdan ve annesinden bahsetmek istiyorum size…  Bu şeker kız Türkan Ablanın kızı.Kim mi Türkan abla… Hayatı kavramış,yardım sever bir Zonguldak’lı.. ben rampa cıkartken yemek yemeye davet ediyor beni… Otutturuyor sofrasına… Yeşil fasülye ve domates var menüde hmm…

Cok sevdim Türkan Ablayı,sıcakkanlı,sevecen cok seker bir abla… kızıda kendine cekmiş gözleri parlıyor…  Vedalaşıyoruz o güzel insanlarla ve gördüğünüz kamyonun bana bıraktıgı o kocaman sakin yoldan tırmanmaya başlıyorum 🙂

9 km’lik bi inişten sonra Ereğli’ye geliyorum, hiç tanımadıgım beni internetten tanıyan genç bir arkadas görüşmek istiyor benle.Parkta buluşuyoruz, sohbet ediyoruz, derken bugün müsafirimizsin diyor, kibarca reddediyorum güzel teklifini.Ama aile 2 gündür hazırlanıyormuş beni müsafir etmek için 🙂

Ereğli limanı.

Solumda ki beyfendi genç dostum Eren’i babası

Bekar hayatından kareler 🙂

Akşam Eren dostumun annesi harika meyveler getiriyor bize ve Eren’in babasıyla Zonguldak’dan, Kıbrıs’dan konuşuyoruz…

Ertesi gün Eren beni motorsikletiyle gezintiye çıkarıyor, babannesiyle tanıştırıyor.Yiyoruz içiyoruz, degmeyin keyfime…

Bir günlük istiratten sonra Eren dostum bana bi yere kadar eşlik ediyor,onlara minnettarım.Beni askerde ki oğulları yerine koyup, sıcacık bir ev ile kucakladılar.Gözlemeler, kısırlar… neler neler yaptılar benim için, Teşekkürler, çok teşekkürler…

Eyvallah Ereğli…

Düzce

Düzce ile devam ediyorum, yahu ne kadar güzel şu Karadeniz…

BUrası çok tatlı, bir küçük liman 🙂

Heyt…

Birgün aklıma eserse herşeyi bırakıp, bu sularda balık tutmak istiyorum… Çok yakın bi zamanda olacakmış gibi hissediyorum.” Tabancamun sapinu da gülle donataccagum gülle donataccagum, alacagum başka yar alacagum başka yar da senu çatlatacagum da senu çatlatacagum…” şarkının burayla alakası yok, aklıma esti yazdım 🙂

Evet Düzce il sınırlarından çıkma vakti… Sakarya bekle beni 🙂

Sakarya

Kocaali’ye girdim ve bu yol çok hoşuma gitti, dümdüz bi yol sanırım bi 20 km uzunlugunda…

Köprüden geçerken aklıma bir şarkı düştü yine 🙂 ‘Drama köprüsü Hasan dardır geçilmez bire Hasan, dardır geçilmez, soğuktur suları da Hasan bir tas içilmez.Anadan geçilir Hasan, yardan geçilmez bire Hasan yardan geçilmez…

Karasu…

Evet, takıya takıntılı olduğumu bilir çoğu dostum.Hep takı satanlarla sobet ettim turda.Burada da Kızılderili motifli kolye soruyorum.Levent abi ve Musa abi ile tanışıyorum, e ahbap olmuşken bir de dövme yaptırayım diyorum…

İŞte dövmem ve bedava 🙂  2İki dost daha kazanıp ayrılıyorum Karasu’dan

Çok güzel bir köprü…

Bu tabela ykıyor beni… Çünkü benim Adapazarı’na değil İstanbul Şile’ye girmem gerekirdi.Çok uzattım yolumu.NEyse Sakarya’yı da görmüş olacağım ne güzel, hatta rotamda olmamasına ragmen İzmit’ i de görüp pişmaniye alıcam 🙂 .Ama ertesi gün İstanbul’a giriş yapmayı düşünüyorum ve İstanbul cok uzak yahu…

Geceyi bir Opet’de geçirip sabah erkenden yola çıkıyorum, bir kaç saat sonra şu tabela çıkıyor karşıma.Daha İstanbul’a 122 km var şaka gibi…

izmit

İzmit yani eski adıyla Kocaeli’ne giriş yapıyorum.

İŞte karşısı İzmit.

Heyt be… Bi kutu pişmaniye aldım.Şuan göklerdeyim 🙂 bayılırım pişmaniyeye 🙂

Dürüdüt düüüüüt düt düüüüüürü dürü düt 🙂

İstanbul’a giderken yapay şelele yapmışlar, fena degil 🙂

İstanbul İstanbul… Bekle beni…


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir